Küçük Tilki’nin Okul Serüveni
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer top oynarken eski hamam içinde… Uzaklarda bir yerde, yüksek dağların arasında, çeşit çeşit bitkilerin, ağaçların, hayvanların yaşadığı bir orman varmış. Denildiği gibi bu diyarda çok çeşitli hayvanlar varmış. Bu ormanın bir düzeni, kanunları varmış. Bütün hayvanlar, en büyüğünden en küçüğüne, en hızlısından en yavaşına, en akıllısından en şaşkınına kadar herkes bu kurallara uymak zorundaymış. Bütün hayvanlar bu ormanın kurallarını hayvanlar okulunda öğrenirlermiş. Bütün hayvanlar yaşları gelince tıpkı diğer arkadaşları gibi okula başlar, okulda birçok farklı hayvandan ders alırlarmış. Kuşlar, daha özgür uçmayı öğrenirken aynı zamanda ormanlar kralı aslandan adaletli olmayı öğrenirlermiş. Tazılar çok daha hızlı koşmayı öğrenirken kargalardan koşarken daha akıllı olmayı öğrenirlermiş. Çünkü bu ormanda bütün hayvanların birbirine bir şeyler öğretebileceğine inanırlarmış.
Bu ormanda artık okulların açılma zamanı gelmiş. Bütün hayvanlar heyecanla okulun yolunu tutuyormuş. Ancak ilk defa okula gidecek olan hayvanlar çok gerginlermiş. Bunlardan birisi de küçük tilkiymiş. Okula gitmeyi hiç mi hiç istemiyormuş. Ailesini ikna etmek için her yolu denemiş.
“Ama ben evimde çok daha mutluydum” demiş küçük tilki annesine.
“Okulunda da mutlu olacaksın” demiş annesi yumuşak bir sesle.
“Ama daha başka ne öğrenebilirim ki?” demiş küçük tilki.
“Daha ne öğrendin ki?” demiş babası.
“Baksanıza ben çok güzel büyüdüm. Böyle büyümeye devam edebilirim” demiş tilki bilmiş bir sesle.
“Çok daha iyisi olmak istemez misin?” demiş annesi.
“Büyük bir tilki olmaktan başka ne olabilirim ki?” demiş küçük tilki.
“Öğrenmeden bilemezsin” demiş babası.
Küçük tilki çaresiz bir şekilde anne ve babasının dediklerini kabullenmiş, ertesi sabah erkenden ailesi ile okulun yolunu tutmuş. Okula geldiğinde büyük bir kalabalık görmüş. Etrafında yüzlerce çeşit hayvan varmış. Sürüngenlere basmamak için çok dikkat ediyormuş. Bir ara bir kaplan görmüş neredeyse okuldan kaçarak uzaklaşacakmış. Çünkü kaplan ondan çok daha büyükmüş ve çok gürültülüymüş. Ancak annesinin yanına yaklaşarak güç bulmuş. Öğretmen olan kargaların sesleri çok kabaymış. Onları dinlemek istemiyormuş. Ancak anne ve babasına söz verdiği için ilk gününü geçirmeye karar vermiş.
Küçük tilki nihayet sınıfına girmiş. Sınıfta birçok hayvan varmış. Hepsi birbiri ile tanışmaya çalışıyormuş. Ancak küçük tilki usulca sırasına oturmuş. Hiç kimse ile konuşmamış. Üstelik içinden ağlamak geliyormuş. Aynı zamanda çok öfkeliymiş. Hem annesine, babasına, öğretmenlerine, sınıftaki arkadaşlarına. Küçük tilki ilk günü öfkeli bir şekilde bitirmiş. Onu okuldan almaya annesi gelmiş. Annesi onun bu öfkeli halini görmüş.
“Küçük tilki ne oldu sana? Neden böyle öfkelisin?” demiş annesi şaşkınlıkla. Küçük tilki yanıt vermemiş. Evde iken babası da onun bu halini sormuş ona da yanıt vermemiş. Küçük tilki ertesi gün istemeyerek okula gitmiş gene. Okuldaki bütün arkadaşları onu rahatsız ediyormuş, kimse ile konuşmuyormuş. Aslan sanki bilerek onu kızdırıyor gibiymiş. Sanki bülbül bilerek onun kulağının dibinde ötüyormuş. Ya örümceğe ne demeli? Sanki örümcek bile isteye onun sırasını ağ yapıyormuş. Zaten tavşan sırf onu gördüğü için zıplayıp duruyormuş. Yılan da bilerek ona tıslıyormuş zaten. Küçük tilki bütün arkadaşlarından rahatsızlık duyarak günlerini geçirmeye başlamış. Kimse ile konuşmuyor, arkadaş edinmiyormuş. Bu durum ailesini endişelendirmiş. Bir gün annesi küçük tilkiye karşısına almış.
“Küçük tilki söyle bakalım, seni okulda rahatsız eden şey nedir?” demiş annesi ciddi bir sesle. Küçük tilki yanıt vermek istememiş. Ancak annesi ısrar etmiş.
“Okuldaki bütün arkadaşlarım benimle uğraşıyor” demiş küçük tilki öfkeli bir sesle. Annesi endişelenmiş.
“Nasıl seninle uğraşıyorlar? Bana ne yaptıklarını anlatır mısın?” demiş annesi. Küçük tilki başlamış anlatmaya.
“Aslan bilerek benim yanımda kükrüyor, sanki beni kızdırmaya çalışıyor. Bülbül zaten hiç susmuyor ama ben sınıfa girince bir başka ötüyor, sanki benim hakkımda konuşuyor. Örümcek bilerek masamı kirletiyor, biliyor orada oturduğumu. Hele tavşan, en fenası o! Nasıl da zıplayıp duruyor! Yılan ise öyle tıslıyor ki korktuğumu çok iyi biliyor” demiş öfke ile tilki.
Annesi küçük tilki demek istediklerini tam olarak anlamamış.
“Ne yani arkadaşların bütün bunları bilerek mi yapıyor?” demiş annesi şaşkınlıkla.
“Kesinlikle evet” demiş küçük tilki.
“Nasıl emin olabilirsin?” demiş annesi. Küçük tilki şaşırmış aynı zamanda da sinirlenmiş.
“Sen bana inanmıyor musun anne? Bilerek yapıyorlar elbette” demiş küçük tilki bağırarak.
“Bunu sana söylediler mi?” demiş annesi merakla. Küçük tilki yine sinirlenmiş.
“Söylemelerine gerek yok ben anlıyorum” demiş küçük tilki ve annesinin yanından uzaklaşmış. Annesi, okula gitmenin iyi bir karar olduğunu düşünmüş.
Ertesi gün küçük tilki ve annesi okula beraber gitmişler. Annesi, küçük tilkinin öğretmeni ile konuşmuş ve küçük tilki ile aralarında geçen konuşmalardan bahsetmiş. Öğretmen maymun bu konu ile ilgileneceğini söylemiş annesine. Annesi rahatlayarak okuldan ayrılmış.
Öğretmen maymun sınıfa bütün öğrencilerine sormuş.
“Aranızda küçük tilki ile konuşan oldu mu?” demiş öğretmen maymun. Hayvanların hepsi konuşmadıklarını söylemiş.
“Peki neden konuşmuyorsunuz onunla? Aranızda bir problem mi var?” demiş öğretmen maymun merakla. Küçük tilki merakla onlara bakıyormuş.
“Onu her gün bahçede oyun oynamak için çağırıyor hatta kükrüyorum ancak o beni duymazlıktan geliyor” demiş aslan.
“Ben de beraber şarkı söyleyelim istiyorum, onun yanında şakıyorum ancak bana da yanıt vermiyor. Sadece kızgın bir şekilde bakıyor” demiş bülbül üzgün bir sesle.
“Ben de her sabah onun masasına notlar bırakıyorum ki gelsin bizlerle oyun oynasın diye ancak küçük tilki notlarımı okumadan siliyor” demiş sekiz ayaklı örümcek.
“Ben de beni görebilsin diye sürekli önünde zıplıyorum. Beraber zıplama yarışı yaparız belki diye ancak bana da yanıt vermiyor” demiş tavşan.
“Ben de her gün onunla sohbet etmeye çalışıyorum ve tıslıyorum ancak benden koşarak uzaklaşıyor” demiş yılan.
Küçük tavşan bütün bu konuşmaları şaşkınlıkla dinliyormuş. Arkadaşlarının amaçlarının bu olduğunu düşünmemiş. Nasıl da farklı anlamış onları?!
“Küçük tilki, bu sınıfta seni rahatsız eden şey nedir?” demiş öğretmen maymun. Küçük tilki şaşkınlıktan yanıt verememiş bir süre.
“Öğretmenim, ben arkadaşlarımın bana kızdığını, konuşmak istemediklerini, dışladıklarını düşünmüştüm” demiş küçük tilki.
“Seni tanımıyoruz ki, sana neden böyle davranalım?” demiş bülbül. Küçük tilki ilk defa bülbülün sesinden çok keyif almış. Sanki ona kızıyor gibi değilmiş.
“Küçük tilki okula başlamak hepiniz için oldukça zor. Evinizde, ailenizden ayrılmak hepinize üzücü geliyor. Ancak burası sizin eğitim alacağınız bir yer. Bu nedenle biraz çabalamak senin elinde. Çünkü burada okumaya devam edeceksin. Endişelenme burası keyif alacağın bir yer” demiş öğretmen maymun neşeli bir sesle. Bütün sınıf keyiflenmiş. Üstelik küçük tilkide rahatlamış. Öğretmen maymun ardından ders anlatmaya başlamış.
Küçük tilki o gün ilk defa dersi keyifle dinlemiş. Meğer öğrenilecek ne çok şey varmış. Üstelik ders aralarında arkadaşlarını tanımaya çalışmış. Aslan ile sohbet etmiş ve aslında ondan da çok şey öğrenebileceğini anlamış. Hele yılan hiç de korkutucu değilmiş, üstelik çok bilgeymiş. Arkadaşları da onu tanımaya, ondan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlarmış. Okul gerçekten de keyifli bir yer olabilirmiş.
Küçük tilki heyecanla eve gitmiş. Okula yaşadıklarını bir bir annesine anlatmış. Küçük tilki anlattıkça annesi mutlu oluyormuş.
“Küçük tilki, senin için zor bir süreç olduğunun farkındayım. Ancak en azından denediğini görüyorum ve mutlu oluyorum. Çünkü sen çok daha iyisini hak ediyorsun. Bütün bunları benimle paylaştığın için teşekkür ederim. Benimle ve babanla her zaman konuşabilirsin” demiş yavrusuna. Küçük tilki mutlulukla annesine sarılmış.
Küçük tilki bundan sonra arkadaşlarını seçerken öncelikle onları tanımaya çalışmış. Hiç kimse hakkında önyargılı olmamaya çalışmış. Her şeyden önemlisi kendisi için çok çaba sarf etmiş. Çünkü emeklerinin karşılığını alacağını biliyormuş.
MASAL SONU